İlkokul yaşlarından itibaren kitap okuma, öğrencilerimiz için baskı unsuru haline geldi. Okulda olsun evde olsun çocuklarımıza her fırsatta kitap okumanın faydalarından bahsederken, aslında kitap okumanın bir "eylemsel hareket" olmadığını çocuklarımızın aklına kazıyoruz; yani çocuklarımıza rol model olmadan bu eylem onların gözünde, sadece sözel ifadeden ibaret kalıyor.
Böyle bir ortamda çocuklarımız için kitap okuma söylemi gerçekten de "kitap oku-ma çocuğum" mesajına dönüşüyor. Bu mesajı alan çocuklarımız, okuyacak olan kitaplarını da sırf sosyal baskı olmasın diye, kitapla bütünleşmeyerek okuyor. Bu yanlış anlayış geleceğe yön verecek olan çocuklarımız için çok büyük bir tehlikeye yol açıyor. Bu anlayış: Okuduğunu anlamayan, okudukları hakkında yorum yapamayan; araştırmaya hevesi olmayan, sadece hazır ve kolay ulaşılabilen, bilgilere bir çırpıda sahip olmaya çalışan bir nesil yaratacaktır. Anlayacağız üzere sevgili ebeveynlerim; buna sizler, bizler; yani toplumu oluşturan bireyler olarak hepimiz sebep oluyoruz.
Kendi yaşantımdan örnek verecek olursam: Özellikle veli toplantılarında, karşılaştığım sorulardan birisi: "öğretmenim çocuğum ders kitapları haricinde masal, hikaye, roman vb. kitap çeşitlerini okumuyor" oluyor. Veya öğretmenlerimiz de velilerimize çocuklarımızın kitap okumadıklardan veryansın ediyor. Bu gibi problemler neden kaynaklanıyor hiç düşündük mü? Aslında cevabı açık ve nettir; çünkü çocuğumuzun yaşadığı ortamdaki insanlar maalesef kitap okumuyor. Ayrıca kitap okumaya gönüllü olan çocuklarımıza da istediği kitabı okuma seçeneğini sunmayıp, çocuklarımızın duyuşsal özelliklerini bilmeden kendi ilgilerimize göre çocuklarımız adına kitap seçiyoruz. Bu durum çocuklarımızın için zaten zor olanı daha da zorlaştırıyor.
Bakın şu kitap okumama mevzusu istatistik verilere nasıl yansımış? Birleşmiş Milletler İnsanı Gelişim raporunda, kitap okuma oranında ülkemiz: Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasından 86. sıralarda yer alıyor. Ülkemizin nüfus oranını da düşünürsek, durumumuzun içler açısı bir halde olduğunu gösteriyor. Vahim bir vaka ile karşı karşıyayız değil mi sevgili okurlarım?
Bakın şu kitap okumama mevzusu istatistik verilere nasıl yansımış? Birleşmiş Milletler İnsanı Gelişim raporunda, kitap okuma oranında ülkemiz: Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasından 86. sıralarda yer alıyor. Ülkemizin nüfus oranını da düşünürsek, durumumuzun içler açısı bir halde olduğunu gösteriyor. Vahim bir vaka ile karşı karşıyayız değil mi sevgili okurlarım?
Yukarıdaki istatistik veriler bu sorunun tüm ülke insanını ilgilendiren bir problem olduğunu gösteriyor. Yani sadece öğrencilerimizi değil de yetişkinlerimizi ilgilendiren bir sorun… Hal böyle olunca da kitap okuma adına tüm ülke geneline yayılabilecek projeler üretmemiz gerekir. Örneğin toplumun her kesiminin benimsediği, saygı duyduğu insanların; görsel ve yazılı medya karşısında rol üstlenmeleri, kitap okuma projelerinde aktif yer almaları, topluma: "ben de kitap okuyorum" mesajı vermeleri gerekir. Ülkemizdeki insanların zamanlarını en fazla televizyon karşısında geçirdiklerini düşünürsek bu projeleri görsel basın aracılığıyla kullanmamız çok daha etkili olacaktır. Aslına bakılırsa sevgili okurlarım bu sosyal sorumluluk projelerinde hepimize çok büyük görevler düşüyor.
Siz kitap okudukça çevrenizdeki insanların da kitap okumaya başladığını göreceksiniz.
Haydi daha neyi bekliyorsunuz?