Eğitim,
bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak, istenilen yönde
değişme meydana getirme sürecidir. Bu tanım günümüz literatürünün en kabul
gören tanımıdır.
Eğitim bir ülkenin hedefleri doğrultusunda, amacına uygun bir şekilde eğitimin en yaygın yapıldığı yer olan okullarda hedeflenen kitleye ulaşır. Tanımda yer alan “kasıtlı olarak” ifadesi ise, hedefler doğrultusunda bireylerin; toplumun standartlarını, inanışlarını, değerlerini ve yaşama yollarını kazanmasını sağlamak için belirli bir plan ve program dahilinde okul yöneticileri ve öğretmenler tarafından öğrencilere aktarılmasıdır. Bununla beraber çağdaş eğitim anlayışına göre “bireyin kendi yaşantısı yoluyla” ifadesi yol alır. Birey davranışı uygun ortamlar sağlanarak, yaparak- yaşayarak öğrenecek; kendi deneyimleriyle istenilen bilgiye ulaşacaktır.
Eğitim bir ülkenin hedefleri doğrultusunda, amacına uygun bir şekilde eğitimin en yaygın yapıldığı yer olan okullarda hedeflenen kitleye ulaşır. Tanımda yer alan “kasıtlı olarak” ifadesi ise, hedefler doğrultusunda bireylerin; toplumun standartlarını, inanışlarını, değerlerini ve yaşama yollarını kazanmasını sağlamak için belirli bir plan ve program dahilinde okul yöneticileri ve öğretmenler tarafından öğrencilere aktarılmasıdır. Bununla beraber çağdaş eğitim anlayışına göre “bireyin kendi yaşantısı yoluyla” ifadesi yol alır. Birey davranışı uygun ortamlar sağlanarak, yaparak- yaşayarak öğrenecek; kendi deneyimleriyle istenilen bilgiye ulaşacaktır.
Peki bizim eğitim
sistemimizde, bu organizasyonu karşılayacak nitelikte altyapı koşullarına
gerçekten sahip miyiz? Okul binaları, araç ve gereçler, eğitim hizmetleri ve
bunları destekleyen mali kaynaklar; öğretim programları ve öğretmen yetiştirme
konularında ivedilikle çözülmesi gereken sorunları düşünecek olursak, bu
organizenin altyapısına sahip olmadığımızı göreceğiz. Lakin bu olumsuzlukların,
biz eğitim gönüllülerini yıldırmayacağını unutmamalıyız. Bu bağlamda eğitim
emekçilerine, öğretmenlerimize, büyük görevler düşmektedir. Sınıflarımızda
öğrencilerimize “özgüven” kazanabilecekleri ortamlar yaratmalıyız. Her
öğrencinin değerli olduğunu, eğitimde hiçbir ferdin feda edilemeyeceğini; her
öğrencinin yetkin olabileceği en az bir alanın bulunduğu gözden
çıkarılmamalıdır. Sözü edilen başarının salt eğitim bazında olmayıp, toplumsal-
sosyal alanda da topuma faydalı bir fert olabildiğini unutmamalıyız.
Tüm bu
kazanımları sağlamak için, eğitimimize yön veren anlayışın revize edilmesi gerekmektedir.
Sunulan bilgiyi ezberleyen bir yaklaşım yerine, bilgiye ilk elden ulaşabilen; bilimsel düşünme becerilerine sahip,
bunları düzenleyerek yeni bilgi oluşturabilen birey yetiştirmek yaklaşımı
konmalıdır.
Öğretmenlerimizin
özveriyle eğitime doğru şekilde yön vermeleri, yaşanılabilir aydın bir
Türkiye’nin temellerini atacaktır. Bu yolun uzun ve zor olduğunun farkında olan
eğitim emekçilerine saygılarımı sunar, başarılar dilerim.